3 Mayıs 2014

Hayatımda en sevmediğim ve de bir türlü vazgeçemediğim ...

Hayatımda en sevmediğim ve de bir türlü vazgeçemediğim, etkisini bir nebze olsun azaltamadığım bi şey varsa o da başkalarının adına utanmaktır. Hani “çok mübarek adamım, ben edep seviyesini aştım artık size üzülüyorum” noktası değil. Bak az sonra anlatınca birçoğunuzla ortak bi yönümüzün daha olduğunu idrak edeceksiniz. Hani bi mecliste oturursun da bi çocuk gelir böyle yerli yersiz bıdı bıdı konuşur şarkı söyler falan, hani birileri tebessüm eder vs. ha işte orda sanki herkes bana bakıyomuş veya herkes bunun sorumlusu olarak beni tutacakmış gibi yerin dibine giriyorum arkadaş. O çocuğun ağzını tutup susması karşılığında 12 adayı teklif edesim geliyo. Bi de bu yarışma şarkı türkü programlarında biri çıkıp saçmalıyoken veya bariz kulağı tırmalayan bi detone duyduğumda, sanki boğazında düğümlenen balgam benmişim gibi kıpkırmızı kesiliyor, etrafımdaki insanlar tarafından dışlanacağımı düşünüyor ve kanalın değiştirilmesi için Allah’ın adını veriyorum. Bak 11 yıldır müziğin içindeyim sular seller gibi detone olurum bu batmıyo ama popstarda adam meyana çıkamayınca Orhan babanın bile bana hitaben serzenişte bulunacağı inancından kendimi kurtaramıyorum. Sadece toplulukta değil, tek başıma bi televizyon programı izlesem, atıyorum bi tiyatro sergileniyo ve seyirciye mikrofon uzatılıyo, sözgelimi seyirci saçmalıyo, hemen kanalı değiştirir oturduğum yerden kalkar kendimden uzaklaşmaya çalışırım bu nasıl bi ruh hali lan. Olm camide 8 saf arkada telefon çalsa aha benim abdes gitti namaz gitti geliyo bana. Kendimi nokianın tuştakımı gibi hissediyorum sıkıyorum kendimi ki o zil sesi sussun diye. Özgüvensizlik desen değil, özgüven desen değil. Fırsat buldukça kendi kendime bol bol rezil oluyorum.