3 Ağustos 2020

Sessiz gemi şiirini ...

Sessiz Gemi şiirini ilk duyduğumda gerçekten bi gemiden bahsediliyo zannediyordum. Abi 6. sınıftayım, mecaz yok, sesteş yok, argo yok, ironi daha ülke sınırlarına girmemiş ben temsili istiareye nasıl uyanayım? Öğretmenimiz satır satır okuyor, herkes mevzuya uyanmış, ben yeni nesil çevre dostu alternatif enerji ile çalışan bir gemi hayal ediyor, şiirin her mısraında öğretmenimizin bize teknolojinin geldiği son noktayı vezin ve kafiye ile sanatsal olarak naklettiğini sanıyordum. Mesela bi ders sonra matematikçi elinde kemençeyle “iki iki dört eder”, coğrafyacı bandoyla “İzmir’in dağlarında çiçekler açar” diye de girebilir, daha orta 1deyim eğitim sistemini bilmiyorum ki, niye bana saçma gelsin? Sessiz Gemi’yi dinlerken aklıma kuşku düşecek olsa acaba yerli ve milli mi diye kuşku düşer. Çünkü sessiz gemi önemli bi gelişme. Burdaki balıkçı motorları çok ses yapıyo. Tabii ki sessiz gemiye şiir yazılacak hamsi teknesine mi yazılsın... Şiir bitti, hoca sırayla kaldırıp sözlü yapıyo, biri ölüm diyor, biri ruh diyor, biri cenaze töreni diyor ve sıra bana yaklaşırken kardeşiniz san’ata uyanıyor. Yanımdaki arkadaşıma burdaki gemi tabutu falan mı temsil ediyor diye sordum ve yine ortadoğunun amblemi niteliğindeki o sarımtırak çomar gülüşüyle aşağılandım. Şeyimin aristokratı sen Ali ata bak derken ordaki atın Emel olduğunu kaç yaşında farkettin de burda bana tecahül-ü arif yapıyosun dedim. O şüpheyle onu taa katılacağı öss sınavındaki çan eğrisinden bile eledim. Haketti namussuz. Bişeyi diğer arkadaşından önce öğrenen de salak salak triplere girmesin be kardeşim. “Aa sen o filmi izlemedin mi?? “ İzlemedim amk sen de dün izledin. Aa o kitabı hala okumadın mı? He amk okumadım, sen üç kez okumuşsun hareketlere bak, demek ki insana pek bişey katmıyo. Kimse cahil falan değil, bilgiyi kullanmıyoruz, egomuz bildiklerimizi orospu gibi pazarlıyor.