14 Temmuz 2014

Yine ölümden zerre kadar korkmayan ...

Yine ölümden zerre kadar korkmayan, hayatı adeta tesbih yapmış sallayan, umarsız, fütursuz ve sebepsiz onlarca hasta ile, acil kapısında doktorun o kadar da güzel olmayan gözlerine aşk ve umutla bakıyorduk. Ölümden korkmayan sgksız vatandaşların veznelerdeki korku dolu bakışları, artık meteliğin kendi öz nefsimizden daha mühim bir varlık olduğunu ıspatlar gibiydi. Acildekiler, yatanlar ve de poliklinikte saatlerce sıra bekleyen bir grup sgklı cesur yürek, yine ecel terleri döküyorduk. Ağzımın gırtlak havzasında toplanmış bir bölük yara nedeniyle günlerdir yutkunamamanın verdiği tarifsiz acıyı annem; " uşağum sen yine nazar oldun" şeklinde yorumlasa da, aklımı hala aynı soru kemiriyordu "el oğlu beğenilir meşhur olur, artist olur, zengin olur, kıymetli olur da; ben neden her seferinde hasta oluyorum???". Acaba bende eloğlunun nazarına karşı paratoner mi var . Manen bi çekiciliğim olmasa da, maddesel anlamda doğanın bana hürmetinin farkındayım. Olm ne zaman mangal yapsak dumanı bana gelir, mahallede top oynayan çocuklar, ben tam geçerken şut çeker suratıma gelir, otobüste çalışmayan koltuk arkası ekran bana denk gelir, bi köye giderim tatile aylardır yağmayan yağmur bana denk gelir. Örnekleri çoğaltarak daha fazla üzülmek istemiyorum. Ne olursan ol, ne olur gelme artık. Yarın öbürgün nasipse albüm yapacağız güzel bişey yapmaktan çekiniyorum yemin ederim. Bi de hem mp3 indirip hem nazar edenler olacak Allah'ımmmm. Tmm maşallah denecek bi sıfatımız efenime söyliim bi hünerimiz yok ama en azından bi ağzına sağlık de. Eskiden kötü de söylesek bi ağzına sağlık derlerdi, şimdi iyi de söylesek, iyi de çalsak, iyi de düşünsek hep "yüreğine sağlık". Al işte yüreğine sağlık yüreğine sağlık, ağzım doldi yara oni soran yok. Bu da lazimli bişedu da ğoş. Yürek çalişuy ama kardiyografi makinesinde yapmayrık albümi. Neyse ben iyi ki blogda sadece yazıyorum valla ha. Hayır bu kadar şeyi konuşamam da şuan ondan. Canım ağzım ya nasi aciy

12 Temmuz 2014

Profilimde etiketlendiğim pornografik gönderilerle ...

Profilimde etiketlendiğim pornografik gönderilerle alakam olmadığını söylememe gerek yok di mi? Yani kıyamet kadar porno sitesinde her halt varken, facebooktaki yüzüstü yatmış aşiftenin kuru kıçına mi kaldım ? Malesef hiç bi halta tıklamadan, bir uygulama bile kullanmadan ekranım 2 ayda bir şenleniyo. Olm az güzel karılar koyun la. Yani bunu tıklayıp kendine virüs bulaştıran arkadaşlarımın zevkine sıçayım, o kada mı düştünüz. Aynı megabayta google de milyonlarcası var. Yahu kırk kere söylüyoruz kandırılmayın, canınız porno çekiyosa googleden arayın, işini görev bilincinde yapan milyonlarcası var, bari bizim profilimize tecavüz etmeyin. Niyetin bozuksa facebookta da bozuk, googlede de bozuk. Senin karşına çıplak kadın resmi çıkınca sayfayı kapatmıyosan bozuk işte arkadaş bozuk. Geç yan sekmeye oradan yağdır gelsin, bizi rahat bırak. Bununla birlikte hiç bu hatalara düşmeden iyi niyetiyle virüs yayan kardeşlerimden de istirham ediyorum. "Allah rızası için bu bağlantıya tıklayın" dediklerinde Allah rızası için tıklamayın... Çünkü sabah dua eden küçük kız çocuğunu paylaşıyosun "bu kızımızı kaç kişi beğenir" diye, akşam büyümüş, açılmış, saçılmış, beğenilmiş ve de yorumlanmış halini hesabın otomatik paylaşıyo. Niyetin iyi olabilir, kullandığın bi uygulama, tıkladığın bi haber veya güvendiğin dini bi paylaşım sana virüs bulaştırabilir. Asıl paradoks, etiketlendiğim virüslü bağlantılardan beni mesul sayan kitle, her gördüğüne tıklayan ve virüslere arkadaşlarını etiketleyen kitle. Yemin ediyorum bu hayatı onlar yaşıyo. Tadını da onlar çıkarıyo, yargılamayı da onlar yapıyo. Onu geçtik, ben senin zevkinin eziyetini çekmek zorundamıyım acaba? İnsan, kaçamağı yüzlerce arkadaşının bulunduğu sitede yaparmı olm. Googlede ve doğada kaçamak yapmak için tüm şartlar mevcut. Kapıyı pencereyi kapatıyon ama dünyaya açılıyon haberin yok.

10 Temmuz 2014

İhtiyaç sahiplerine dağıtılan Ramazan ...

İhtiyaç sahiplerine dağıtılan Ramazan kumanyalarına uzun zamandır bi önyargım var. Gıda maddelerinin, en az tüketildiği ayda hediye edilmesi çelişkisini şimdilik bi kenara bırakalım, birbirinden bağımsız milyonlarca ihtiyaç sahibinin hangi ihtiyaçlara sahip olduğuna kanaat getirilen liste bence çok acımasız. İlle çalışanına bi ödül vereceksen aynı ücreti ikramiye olarak ver, bi yoksula yardım edeceksen git maddi yardımda bulun. Belki adamın suyu kesik 50 lira borcu var? Ramazan boyunca adama 100 liralık makarna geliyo pişirmeye suyu yok. Belki ekmek almaya parası yok ne biliyosun. Yani yardım etmek güzel de ya amacına ulaşmıyosa? Ver adama parasını arkadaş, adama mı güvenmiyonuz? Belki adam senin verdiğin ürünü yemiyo veya o markayı tercih etmiyo ne israf yapıyosun? Ver adama ne ise miktarı adam ihtiyacına harcasın. Bi de Ramazan'da sadece mevzu iftar ve sahur mu. Belki çocuğuna bi ayakkabı alacak efenime söyliim hanımına bi elbise falan . Fakirler sadece yemek içmekten mi yoksun? Fakirin sadece mutfağı mı fakir ? Fakirler fırsat buldukça yemek mi yer? Bununla birlikte tercihi kişinin kendisine bırakmak için hediye çeki veren de var. Yahu uzatma adamın parasını ver. Ne bağlıyosun adamı mağazaya . Cüzi bi miktar olsa bile işçinse maaşına kat, komşunsa sol elin görmeden bi şekilde ver. Verirken farkedilirsen daima yücelt, yardım ederken mağrur olma. İnsanların özgürlüklerini kısıtlama. Yine adamın ihtiyacı varsa senin doldurduğun koliyi aynı fiyata alabilir. Ve bunu senede bir yapma. Allah rızası için ekmek parası isteyen dilenciye ekmek yerine bozuk para atıyosun da, senden hiçbişey dilenmeyen insanların ihtiyaçlarını neden sen belirlemeye çalışıyorsun. Sorsak sende ekmek parasına çalışıyorsun, sana aylık kazancın kadar ekmek mi veriliyo? Yani azizim zekattan, fitreden ve yardımdan umduğunuz "mutsuz tok insanlar". o da yılda bir...

4 Temmuz 2014

Memleketimi sorduklarında artık cidden ...

Memleketimi sorduklarında artık cidden tedirgin oluyorum arkadaş. Normal adam sorar Trabzon dersin, o da askerliği orda yapmadıysa, kızı KTÜ'de okumadıysa ve bacanağı burdan tırla geçmediyse "hmm güzel" der geçer. Olması gereken de bu, adam gibi şurda muhabbet ederken Karadenizli olduğumu farkettiğin anda "uyy uşağum" moduna geçmekten ne anlıyosun acaba, benle konuşmak için pin kodu girmek zorundamısın, kırk haramilerin kapısı mıyım lan ben? Biz bi Egeli görünce "napirsin gurban" diyomuyuz? E şimdi diyceksin "onlar öyle konuşmuyo ki", ha ben de tam bunu diyorum işte, biz de böyle konuşmuyoruz ki... Memleketimle ilgili bi yapımı izlerken tamam, Karadenizliyi canlandıran oyuncudan pek çok şey bekliyoruz ama bunun dışında kimseden şiveli konuşmasını beklemiyoruz. Türkçe konuştuğun sürece pekâlâ anlaşabiliriz. Hayır bi de bizle aynı şiveyi konuşsan ne olacak. Ben doğduğumdan beri aynı şiveyi konuştuğum yüzlerce kişiyle hiç anlaşamıyorum valla. Olacaksan çocukla çocuk ol, lazla laz olmak zorundamısın? Gerçi biz laz diiliz onu da ayrı anlatırım, sen şimdi hepimizi laz sandığın için öyle dedim. Yalnız biz burda mutlu mutlu yaşarken bizi nasıl tanıtmışlar görüyomusun? İlgi ekimiz -da' yı ağızlarına sakız edip, haçan'ı sıfat yapmışlar resmen. Tabi televizyonların burda payı büyük, Karadeniz dizilerinde öyle bir şive kullanılıyo ki, insan içerleniyo olm. "ulan elin İsveçlisi gelmiş cennet gibi yerlerimizde dizi çekiyo be" dedim geçen gün. Ha "İsveçliler öyle konuşmuyo" diyeceksin dii mi, e ben de onu diyorum biz de öyle konuşmuyoruz. Dünyanın en yapmacık şivesini niye bize iteliyonuz. Yeteneği geçtim kulağınız da mı duymuyo. "Ben senu sevdiğumi" nedir olm. Senu ne la ? Biri de gelmiş dizideki oyuncuyu taklit ederek benle konuşuyo. Olm beni taklit et git dizideki oyuncuyla konuş. İnsan taklidi taklit edermi lan. Daha da kötüsü, insanların şive taklidinin altında yatan sebeplerden birisi de "bak biliyorum, siz böyle konuşuyosunuz"culuktur. Bunu bi de mesaj metni olarak yazdıklarında iyice çıldırıyorum lan. İyi niyetle yapıldığından şüphem yok ama asıl tehlike nedir biliyormusun? Aslen Karadenizli olan gurbetteki gençlerin şivesi de dizilerdeki gibi olmaya başladı olm. Kültürümüz medyanın insafına emanet.
"Aca tehligenun farkinamisunuz ?"

2 Temmuz 2014

Artık sivrisinekleri kesinlikle ...

Artık sivrisinekleri kesinlikle öldürmeme kararı aldım. Bu mübarek mahlukat ölümü haketmiyor. Ulan ne istiyoruz hayvandan? Bayramda bütün sülalesi bi araya gelse bi el kadar yer kaplamıyo. Hayır elinde insanın bin yıldır hayal ettiği imkanlar da var. Düşün ki binyıllardır doğuştan uçan bi hayvan, bi gün olsun demedi ki "şu kanatlarımın altına iki füze yerleştiriim de geçerken karıncalara fırlatıım". Bak insanın harici desteksiz uçma yeteneği olsa, ikinci gün kanadının altına akıllı füzeyi yerleştirip birbirini bombalardı. Kimse demezdi ki, "bugün de yarım kilo şeker alıım da geçerken bi fukaranın avlusuna düşüreyim". Bu sebeple ben sivrisineklerin gerçekten iyi niyetli olduğu kanısındayım. İncecik iğnesiyle binyıllardır kan alır durur, hiç te demez ki "şunu sanayide acık genişletiim" veya "yanıma bi bidon alıp yedekleyip satayım" efendime söyliim "şurdan bi parça deri koparayım da çocuklara bayramlık kösele ayakkabı yaptırayım"... Gelirken de haber veriyo sesiyle, öyle birden de konmuyo kanatlı karınca gibi, yumuşak bi iniş yapıyo kuleden izin almışçasına. Bu arada kanatlı karınca da ne güzel hayvan yav. Kanatlı karınca ama kanatlar telefon kulübesinde sonradan giyilmiş gibi. Normal karıncadan farkı uçmak değil, perdeden düşerken iki tur havada salınabiliyo. Düştüğü yerde de bildiğin ses çıkarıyo, tek seferde kapanmayan şahin slx bagaj kapağı gibi. Ne diyorduk, sivrisineklere vız vız sesini de artık çok görmüyorum. Biz olsak çoktan apartı taktırır, milletin kulağında patinaj çekerdik yemin ederim.