1 Haziran 2015

"İstanbul'da Sabah" bana hep şu iki şeyi çağrıştırır ...

"İstanbul'da Sabah" bana hep şu iki şeyi çağrıştırır; Meyöz meyva suyu ve simit... Yeni güne İstanbul'da başlamak istemeyişimin yanı sıra, güne saat 6'da da başlamak istemezdim. Hele kahvaltı yapmak hiç istemezdim. Af buyrun bi simit bi çay bişeyler atıştırayım derken, son susam sen gel, boğazımın kgs gişelerinin çıkışında takıl. Su içtim gitmiyor, bişeyler yedim gitmiyor, aksırdım tıksırdım pisleştim yine gitmiyor. Şeker değil erimez, su değil akmaz yapıştı kaldı bildiğin. Neyse dedim, bari uçağa bineyim basınç ve irtifa değişince nasıl olsa yer değiştirecektir dedim. Demez olaydım. Uçak özel firmanın çıkmasın mı. Fiyat kataloğunu incelerken bir yutkundum, ne susam kaldı ne bademcik. Yav 10 liraya su olur mu? Uçakla göklerde miyiz, faytonla çölde miyiz bu ne kıtlık arkadaş. Zaten cam kenarı oturmuşum, güneşe 11.000 metre daha yaklaşmışız, bulutların üstüne çıkmışız, bi de güneş alan tarafa rast gelmişim, ultraviyole ışınları da suratıma epilasyon yaparken nasıl su içesim gelmesin? Yerde 50 krş olan su burda 3.5 euro ise, o zaman benim cebimdeki 1 tl de 7 euro olmalı. Hadi bakalım. Yani bi sizin kafa mı çalışıyo. Olm bak biz Oflular, Allah'a değil tayyare, uzay mekiğinden de yakınız. Tmm havacılık konusunda çok başarılı sayılmayız ama zekamız mekandan münezzehtir. Zaten Türk Hava Yollarının bir çok konuda size karşı ezici üstünlüğü varken, insan konuklarına bi tas su ikram etmez mi? Kalkışta da şeker verir yıllardır, "cimrilikten bişeyler yemezseniz bari kan şekeriniz düşüp te bayılmayın" dercesine. Olm siz önce bi kendinize bakın, Türk Hava Yolları varken göklerde kartal gibisiniz. Kartal, bildiğimiz Kartal. Hani slx olan...