30 Nisan 2014

Muhtelif toplu taşıma araçlarında ...

Muhtelif toplu taşıma araçlarında bilumum ihtiyaç sahiplerine yer verme hususunda gerçekten çok hassas davranmalıyız. Sadece oturma ihtiyacı duyan kişilere yer vererek değil, bazen de yer vermeyerek vatandaşlık görevimizi yerine getirmeliyiz. Bak geçen Cevizlibağ istasyonundan Söğütlüleşme’ye seyahat etmek üzere kalabalığın arasından hunharca sıyrılıp 3. kapının arkasındaki cam kenarında oturmaya hak kazandım. Böylelikle metrobüsün en güzide bölümlerinden biri, ileriki istasyonların birinde ilk ihtiyaç sahibine terk edilmek üzere tarafımdan ısıtılıyordu. Nihayet 70 yaşlarında nur yüzlü bir nine bastonunun da yardımıyla 2. kapıdan metrobüse binmiş ve dikkatimi anında cezp etmişti. Şefkatli, tok ve gür sesimle öne doğru “ula teyzeyi eletun bu tarafa” diye seslendim… Aman Allah’ım o da ne !!! İkinci kapının arkasındaki cam kenarında oturan zat, birden ayaklanıp teyzeyi kendi koltuğuna oturtup ve sevap hanesine henüz kestiremediğim kadar hayır yazdırtıp, ince bıyıkları, orta boyu ve muavin saçlarıyla orta körüğe doğru cennet müjdelenmişçesine tebessüm ederek gerek teyzenin gerekse metrobüs ahalisinin hayır dualarını alıp, sanki bana nispet yaparcasına mutluluk pozları veriyordu… Oysa benim teyzeye seslenişimin akabinde “hayır teyze arkadaki koltuğa gitmelisin zira o bugun kimseye yer vermedi” demeliydi. Varmı delikanlılığın kitabında tüm tasoları almak, efendime söyliim tüm bonusları toplamak ve dolapta kalan kolaların dibini tek başına içmek. Ama bilmedikleri kadar zekiydim. Birazdan yapacağım hamleyle bu bencilliğinin bedelini, bu genç kardeşimize sağ tarafımdaki meleğe fazla mesai yaptırarark ağır şekilde ödetecektim… Ve o hamle. Yaşlı teyzemize yer veren gence seslenerek: “ sen de benim yerime otur madem hak ettin” dedim. Amacım teyzeden kalan sevapları ve o sevaba nail olan genci ödüllendirme sevabını haneme yazdırmak idi. Ama olmadı. “Sen de ihtiyacı olan birine verirsin yerini” dedi. Yıkılmıştım “oğul oğul” dedim, “bi gün sen de yer vermek istersin de oturanın olmaz” dedim. O gün metrobüse bir tane bi yaşlı, bi hamile binmedi yeminle. O uşakta Söğütlüleşme’ye kadar metrobüste hilafetini ilan etti. Tutacaklara asılırken bi poz kesmeler, teyzeyi ben kurtardım havaları falan… Başka zaman elimde yük olsa, ayağım falan ağırsa, durakta kız bekleyen kapıdan hamile olarak giriyo böyle de bi şans. Neyse yaşlılara ve ihtiyaç sahiplerine yer verirken sizden daha çok yer vermesi gereken bu günahkâr kardeşlerinizi de düşünün…

16 Nisan 2014

Hiç kimsenin sigara kullanmadığı bi eve ...

Hiç kimsenin sigara kullanmadığı bi eve ziyarete giden sigara tiryakisinin dramı diye bişey var. Tam çay muhabbetinin ortasında bardağının altını tabağından sıyırıp balkona çıkmak zorunda kalman şöyle dursun, sana bu lezzetsiz seyahatinde o evdeki ergen delikanlının eşlik etmesi de ne can alıcıdır. Balkon kapısının iki pervazında çarmıha gerilmiş, bi ayağı alt pervazda bi ayağı iç paspasın üzerinde senin dumanlarını sayar, ağzını izler, ne yaptığına anlam vermeye çalışır. Hele mevsim kışsa sigarayı titreye titreye anca yarısına kadar içip atarsın. Bide içeri dönersin tekrar, anlamsız bakışlarla karşılarlar seni. Sosyal güvencesi olmayan damat adayı gibi utana sıkıla oturursun bi köşeye. Ama daha kötüsü, içerde kalıp 20 kişinin içerisinde tek başına sigara içip, diğerlerinin sana nasıl ibretle baktığını izlemektir. O maruz kaldığın ikinci sınıf insan muamelesinden malbora da içsen kurtulamıyosun.

Hani şu sabahın 6 sında onar dakika ...

Hani şu sabahın 6 sında onar dakika arayla 5 kez ertelenmiş alarmın geç kalma sınırında uyanırsın da, yatağın bi kenarına oturursun duvağı açılmamış gelin gibi. Kararsızsın ama bi yerden başlamaya karar verirsin her gün. İlk çorapları alırsın yerden. Parmak uçlarını koklarsın ölmek istercesine. Yumruğunu bile sıkamayacak kadar uyuşmuşken ve onları lastiklerinden iki yana ayırıp giymeye çalışırken hala oturuyor olmana sevinirsin. Belki tişörtü de oturarak, ama ya pantolon? İşte şimdi sıçtın hacim . Gönyede duramazken sağ ayağını pantolonunun sağından saldığında dizliğe kadar inmişken aman tanrım oda ne ??? Sol ayağının topuğuyla pantolonunun sağ paçasına basmışsın.... Bence vur kendini bitsin bu iş. Bir hışımla ayağa kalkar saate bakarsın ki 2 parça kıyafeti giymek 20 dakika sürmüş. Alel acele sofraya oturur yarı aç yarı tok kalkar yol alırsın güneş doğmadan. Bak buraya kadar normal gibi. Ben daha güzelini anlatayım. Mesela sabah sabah bir tramvay durağında bekleyen insanların anlamsız bakışları. Olm çok acaip lan ifade yok resmen. Geçen göz güzelliğinde anlama dikkat çekmiştim. Ha işte bu durum o konunun menbaı. Kimsenin kaşına gözüne vurulmazsın, keza kaşın gözün ne işe yaradığını idrak etmen zaman alıyo. İnsan bi sersem oluyo yemin ederim. Sırf o durumu yaşamamak için erken kalkacağım zaman hiç yatmam çoğu kez. 50 küsür kişi çevrene acaip acaip bakışlarla anlam vermeye çalışıyorsun. Karşıdaki dükkan açılıyo o sıra, tramvay bekleyen herkes oraya yönelip kendince fikir geliştiriyo. Kepenkler açıldığında ise, bu adamın sıradan bir dayı ve bu açılışın rutin bi uygulama olduğunu idrak ettikten sonra sıra geliyo bilboardları falan okumaya. Sen bilboarddaki reklamı ve o afişi tasarlayan firmanın sağ alttaki web adresini okurken nihayet beklenen tramvay ray sesleri eşliğinde yaklaşıyo. Bak yemin ediyorum aynı sesi teypten ver, o durağa airbus A380 marka uçak yanaşsın biri de demez ki aga bu nedir. Yalnız bi çoğunuz bunu okurken bu hallerden birinde olacak muhtemelen. Ayda bir iki bende sizi anlıyorum zor bi durum tabi.

14 Nisan 2014

Bi gün bi Kıraathane de bi dayak yicem ama ...

Bi gün bi Kıraathane de bi dayak yicem ama bakalım ne zaman. Müşterilerin arasına karışmış çaycıyı bulana kadar canı çıkıyo insanın. Kahveye girip te "kim buranın çaycısı" diye bağıramıyorsun da , zira bunu yapmak için, kömür sobasına atılmak üzere pimi çekilmemiş el bombasını da cebinde taşıycan . Hayır kibar bi şekilde çay istiycem parasıyla. Neredesin çay ocakçısı!!! Bütün dayılara sordum, bitanesine tam sormaya yaklaşırken "yeenim iki süzekli çay, ismail abine yaz " dedi. Artık kendime bir çay söylemekten daha kutsal bi görevim vardı. O masaya iki çay daha eklemek ve hesabı ismail abime yazdırmak için adeta and içmiştim. O esnada köşede 51 kağıtlarını jokerini çıkararak karmaya çalışan biri gözüme çarptı . İşte bu o veya o bu dedim. Selam verdim senmisin dedim ... Başını öne eğdi tekrar kaldırdı, gözümün içine baktı baktı baktı. Ve ağzından şu okkalı sözleri döktü: bul karayı al parayı... Yıkılmıştım tek çarem kalmıştı evet.. Ocağa yöneldim önce ismail abinin adisyonuna bi çarpı atıp demliğe uzanmıştım ki, kapıdan ağzında küllenmiş bi sigara, iki elinde 6 boş bardakla içeri süzülen kadife yelekli çayocakçı amcanın sesiyle irkildim. Bana Sigarasının izmaritini dudağının en sağına alarak şu okkalı cümlelerle seslendi : "torunum en sağdaki demlukten al. " Gözyaşları arasında hubuşlu çayımı doldurup onu da ismail abiye yazdım. İsmail abi ise 2. Okeyi açmanın mutluluğuyla bilmediği şarkıları mırıldanıyordu...

9 Nisan 2014

Sabahın 7 sinde Topkapı minibüsüne ...

Sabahın 7 sinde Topkapı minibüsüne şurdan bi metrobüs uzatırken şunu farkettim ki, güzel kızların hepsi sabahın köründe iş için Güngören'den göçüyomuş. Alçak kapitalizm... Bende diyorum ulan bu mahallede sadece pijamasının diz altına çamaşır suyu dökülmüş bim dulları mı var. Gerçi ev hanımı ablaları da unutmamak lazım ki unutturmuyolar, kocayı kızı gönderen abulalarımız camdan cama önceki günü değerlendirirken onları saygıyla anıyorum. Hep demişimdir Güngören bir avrupa şehri, genç nüfus yok teyzeler sokağa paralel uzanıyo. Ulan yine oturduk metrobüsün güneş gören tarafına. Güneş te öyle pis vuruyo ki arkadaş, ultraviyole ışınları cam gibi geçiyo vücudumun sarp kayalıklarına. Hayır taciz edici de bi güç, öyle florasan ışığı gibi değil, canını acıtıyo insanın. Naapıım çiçek mi açıım meyve mi veriim ne yakıyon hassas cildimi acaba? Derimin altına işledi resmen az daha yaksa, camdan yansıyan iettnin logosu çıkacak dövme niyetine. Ulan acaba şu genç kıza yer verip ayakta mı gitsem. Az da o yansa. Genç kıza yer verince sevap kabilinden sayılıyo mu hacılar . Hem niyet kötü hem kız genç, günaha girmeyelim şimdi. Yok daha dayanamıyorum bi su verin la fotosentez yabcam.

6 Nisan 2014

Bence bu uçaktaki ikramların içine ...

Bence bu uçaktaki ikramların içine ölüm korkusuna karşı çokta tınıcı koyuyolar. Kalkışta 1000 metrede yediğin korkuyu, yemek servisinde düz uçuş 36 bin feet (yaklaşık 11000m) yükseklikte hatırlamıyosun bile. Zira Hükümet Hava Yolları'nın leziz ikramlarını çılgınca sömürürken yaşanabilecek olası türbülanslarda beni rahatsız edebilecek yegane şey, şu çayın bacağıma dökülme ihtimali. Ama herşeyi göze alarak aazına kadar doldurturum affetmem. İnsanın yükseklik korkusu olmasın alçaklık korkusu olsun. (Sosyal mesaj) .... Ulan bi gün uluslararası tütün festivali olsun da şu manzarada yemeen üstüne çayla bi cigara patlatıım. Gerçi öyle bi gün olsa uçuşum olmaz, olsa da özmegafly turla olur, o da adama su dahi vermez. Bak geçenlerde, adama bi paykek bile vermeyen bi uçuş firmasıyla yaptığım bir uçuşta, en ufak bi titremede adeta dizlerim kesildiydi. Kan şekeri düşünce adamın aklına bin türlü şey geliyo. Ayıp lan öztetik tur bile İstanbul İzmit arası marşmelov kaplı fındık kremalı dankekle 0,5 lt hamidiye su veriyo. Gerçi şimdi 3. çayım bitti ve yine bi gerildim. Şuanda Viyana'da lokal saat 16:44 ama ben İstanbul'dayım hava açık 16'. Firmam, ekibim ve şahsım adına hepinize teşekkür eder, başka bir yolcukta karşılaşmayı dilerim. Velis en centılmen velkam'dı tû tû iz redi for impolation landing flight of station... Neysa habu çep telefonini kabadaym da raat insun uşak, ayiptu.

3 Nisan 2014

Göz renkleri mavi, yeşil, elâ ...

Göz renkleri mavi, yeşil, elâ vs. olan kadınların, ısrarla ve gururla gözlerini gözümüzün içine sokup teveccüh ve iltifat beklemeleri, vede bize adeta sıradan gözlü mahlukat muamelesi yapmaları gerçekten ibret verici bi hastalık. Bu kadınların gerçek yaşamda olsun sanal profillerde olsun göz kapaklarını sonuna değin açıp, "ben gözel garıyım" demeye getirmeleri beni hep güldürmüştür. Bi kere göz güzelliği renginden değildir olm duygusal mesajlar verdirmeyin la bana. Bi de "renkli göz" diyolar ya, yemin ederim üzülüyorum lan. Siyah beyaz tv'lerden sonra diğer renkleri de barındıran tvl'er için kullanılan "renkli" ifadesinin yansıması bunlar hep. Sanki bizimkiler şeffaf . Yazık kıyamam bazı erkekler de çok altta kalmamak için " benimkiler kahverengi ama güneşte 'ekşi erik çekirdeği yeşili' oluyorlar" falan diyo ya o bayaa komik bence. Tabi bu tarz özgüvensiz erkekler, mavi gözlü insanların dünyayı mavimsi gördüğüne inanabilecek arkadaşlar. Gerçi renkli diye tabir edilen gözlerin pigment eksikliğinden falan kaynaklandığı söyleniyo. Buna göre o gurur duyulan renk, gözdeki bi eksiklik gibi yani, ama bunun hakkında pek bi bilgim yok ve bunun üzerinden hükümete yüklenip pensilvanlaya göndermelerde bulunmıycam. Diyeceğim o ki az olan güzeldir diye bişey yok, çok çoğu farklıdır. İlle de az olan güzelse, bu hesaba göre varsa kapkara gözlerin konuş hacı abla seni dinliyoruz...

2 Nisan 2014

Çok rica ediyorum lütfen konserlerde ...

Çok rica ediyorum lütfen konserlerde cep telefonu veya fotoğraf makinesiyle çekim yaparken, eğer bu kayıtları internette paylaşacaksan şarkıya düet yapma. Hayır çoğu zaman başka kayıtta olmayabiliyo mecbur senin tape'ni dinlemek zorunda kalıyoruz. Yani önündeki amcanın kafasını izlemek zorunda kalmamız şöyle dursun, senin o şarkıya girip sözlerin de yarısını kafadan atıp ( ben seni sevduğuuumi yaylalaraaa endurdummm) bir de üzerine aranağmedeki kemençeye bile ray ray ray ray oy oy oy oy diye eşlik etmen, videoyu izleyenler tarafından gerçekten senin hakkında kötü konuşturabiliyo.. Bu kayıtlar sende kalsın abla veya şarkıyı kaydederken 5 dk sabret ömür boyu düet yap. Yav insan konsere gidip kendi sesini kaydedip geri döner mi? Bu kaydı yapmandaki amacı anlamadığım gibi, daha fazla anlamadığım şey bunu bizimle paylaşman. Bak yıllardır erkekleri bi çok yere damsız almadılar ama bu bahsettiğim tape skandalları max 4 kişi kız kıza konsere giden ablalardan çıkıyo. Açıkhava ve kültür merkezlerinde sıklıkla rastladığımız bu 4'lü paralel medya grubunun tartışmasız en keyif aldığı şey, Çayeli'nden öteye çalınırken serçe parmaklarını birbirlerine tutuşturup ritmik bir şekilde omuz sallamak suretiyle oturdukları yerden bir öne bir arkaya salınmaları ve de çok ilginçtir asla kayıt almayıp eşlik etmemeleridir.