28 Şubat 2015

Bugün buradan minibüs üreticilerine ...

Bugün buradan minibüs üreticilerine sesleniyorum... Kademeli olarak, arka taraftaki camları sabitleştirdiğinizin farkındayız. Zaten bu segmentteki tüm araçların arka camları eskiden de iman kuvvetiyle açılırdı. Bir mandal koyarlardı ki oraya , camı kırarak aç daha kolay açarsın. Hatta minibüs sürücüleri de işi daha çok zorlaştırıp, camın sürüleceği ray kısmına çıta yerleştirir, onu ordan çıkaranı da azarlarlardı. Ulan minibüs dediğin şey, araba tutmasının ve mide bulantısının menbaı. Oksijene en çok ihtiyaçlı olduğumuz yer minibüs iken, zamanla geliştireceklerini umduğumuz cam mandallarını her seferinde biraz daha karmaşık hale getirip, en son modellerde ise danışıklı olarak açılır arka camları tamamen ortadan kaldırdılar. Yani 90 senesinde sarı Transit minibüsten de mide bulantısıyla nasıl atıyodum kendimi, bu gün Sprintırdan da aynı şekilde. İnsanın bi seyahatte en fazla ihtiyaç duyduğu Allah'ın oksijenini neden bizden esirgeyip klimadan gdo'lusunu veriyosunuz acaba. Her taraf neden kapalı, cezaevi aracı mı olm bu . 6 camlı kıç kadar taksinin 4 camı açılırken 12 camlı minibüsün neden iki camı açılabiliyor? Yani ben öndeki dayının tıkındığı soğanı sarımsağı oksijen olarak içime çekmek zorunda mıyım ? Tamam minibüs şoförleri arka camların açılıp kapanmasından pek hoşnut değil biliyoruz. Kafasını elini falan çıkaranlar var öğrencisi, çocuğu, serserisi var eyvallah. O zaman şoförün kontrolünde otomatik cam yapın, açılması gerektiğinde yana veya aşağı bi tarafa açılsın. 250 kilo kapıyı otomatik yapmak aklına geliyo da bu camlar neden ya manuel ya da tamamen yapışık? Cam açtığımız için dolmuş şoförlerinden yediğimiz azar yetmedi, bi de üretici firma bizi oksijenden tamamen men ediyo. Yekûn yalvarırdık dolmuş şoförlerine ki az cam açalım. Ulan ben sudegül_88'e cam açsın diye bu kadar yalvarmadım be. Çocuk gibi ön kavgası yapıyoz koca koca adamlar. Yani para vermediğimiz bi oksijen var, bırak camı açıp iki hava alalım lan. Lanet olsun yani konfor sadece kıç rahatlığı mıdır?

26 Şubat 2015

Onlar mevduatın koruyucusu ...

Onlar, mevduatın koruyucusu, onlar halkın yardımcısı ve onlar şubenin gülen yüzü... Tüm soruların kendilerine sorulmasına rağmen, asla karşısında kuyruğa sokmayan ve aynı anda bankamatikteki ve şube içineki insanları yönlendirip aynı anda çay ve sigara içebilen mucizevi varlıklar... Banka içi bürokrasiyi en az banka müdürü kadar iyi bilen ve de call center elemanlarından hünerli gerçek manada halkla ilişkiler uzmanları . Özenle seçilmişlçesine tüm bankalarda ayni hüner ve kabiliyette binlerce güvenlik görevlisi. Kah bir borsacı, kah dövizci ve tabii ki bankamatik yüksek mühendisi. Yanlış anlaşılmasın bankacıların emeklerini es geçmiyorum ama banka güvenlikçisi dediğin, nöbet kavramının ve vardiya olgusunun kamuda vücut bulmuş en somut halidir. Yani adam o kadar işe koşuyo ki en az yaptığı şey, yapması gereken şey. Acaba diyorum, bankalar yanlış yerden mi alıyo memuru falan. Bence bankacı olmak isteyen özel güvenlik eğitimi alsın, bankada müdür falan olcam diyosa silahlısından alsın. Yani bankacıların iyileri müstesna bazısı da hiçbişey bilmiyo ve bazen gerçekten kötü niyetli olabiliyorlar. Ama kurban olduğumun güvenliği gerçek manada bir bankadan fazlası. Hayır istisnalar dışında iyi niyetli de adamlar, bi meslek birliği oluştursalar da merkezden bi grev emri gelse yemin ediyorum bütün bankalar perişan olur, değil bddk faiz lobisi bilem baş edebilemez onlarla.

23 Şubat 2015

Artık iyi havadisler işitmek ...

Artık iyi havadisler işitmek istediğimiz şu karanlık günlerde, yine aklıma ihbin ihbin ilimsizlik kokan birtakım saçmalıklar zuhur etti... Siyasi platformlardan, yandaş veya muhalif perspektiften en az 4-5 vesait uzaklıkta ikamet eden bu kardeşiniz, sizin de aklınıza takılan bir kaç mesele hakkında istişare maksadıyla, naçiz görüşlerini bildirmek için huzurlarınızda... Tüm bardaklar dolsun... Efendim... Malumunuz Süleyman Şah Türbesi, Suriye sınırları içerisindeki Topraklarımızdan, askerlerimizin ve de kutsal emanetlerin güvenliği tehtid altında olduğundan, Lozan antlaşması gereği sınıra daha yakın bir bölgede konuşlandırılmak üzere, Suriye içerisinde Türkiye sınırına daha yakın bir bölgeye nakledilmek amacıyla Türkiye'ye getirildi. Üstelik bu operasyon, kutsal emanetlerin 3. nakline tekabül etmekteymiş. Hazır diyorum mübareğin naaşı ve diğer emanetler araftayken, gelin bu değerleri ülkemizde yaşatalım. Yav babam yerleri pay etsin vallahi türbeyi ben alayım başım gözüm üstüne. Askeri de ben olayım ama ikide bir mezarın yeri değişir mi yav. Köyde mezar olan yerden icabında yol geçmiyo. Ayrıca ziyadesiyle muhterem bi zat bu kadar eziyete ne lüzum var. Mübareğe memleketimde yer mi yok. Bak şimdi haci abi Suriye'de hakkımız olan kadar toprağı masum insanlardan uzağa taşıyıp, hayalini kurduğumuz nükleer santral ile tescilleyip, hem toprak bütünlüğümüzü koruyalım, hem de nükleer santrallerin gerekliliği konusunda ısrar eden vatandaşlarımıza da istihdam sağlamış olup, hem kutsal değerleri hem de askerlerimizi bu dertten kurtaralım. Öyle enerji üreten(?) bi santral olsun ki, bir avuç toprağımıza göz diken dış mihrakların tek mermisiyle suratlarına patlasın. Bir parça toprağımızdan, yanına yaklaşana kanser yayılsın ki askersiz ve kayıpsız savaşırken, kendi elektriğimizi üretip Türkiye'deki hesleri de kaldırıp atalım. Ardından bu santrali üç beş kuruşa özelleştirip, bize hesleri, nükleerleri reva gören yerli ve yabancı yatırımcıya 49 yıllığına devredip, türbemizle, askerimizle, ağacımız, suyumuz ve kanserden ölmeyen insanımızla Türkiye'mde mutlu mesut yaşayıp psikolojik savaşın menbaını yaşayalım. Hadi o olmadı bari heslerden bi kaçını oraya nakledip, zaten çorak kalmış ortadoğunun suyunu kurutalım. O zaman talibi de kalmaz zaten topraklarımız güvende olur. Nakilse nakil. İlle ceddimizi ve değerlerimizi mi cehennemin ortasına atacağız. Yav hiç olmazsa bi avm bişey yapın oraya. O zaman tel örgü falan çekmeye gerek te kalmaz. Herkes anlar oranın kimin olduğunu. Hatta oraya, ortadoğunun tüm operatörlerinin en güçlü baz istasyonlarını yerleştirip, yaydığı radyasyonla bölgenin en büyük cazibe merkezi haline getirerek, düşük bütçelerle iletişim kisvesi altında hasret çekip telefona sarılan terör gruplarını bi kaç senede telef edelim. Zira ne hes, ne nükleer, ne baz istasyonları kadar acımasız bi militan, daha acı bir kurşun yok. Hani ben bunları söylüyorum belki saçma gelebilir size. Sizin de bazı yazdıklarınız bana öyle geliyo. Anlıyorum hep ben güleyim diye öyle komik yazıyosunuz. Birbirinizle küfürleşmeler, karşıt düşünceye sövmeler falan. Komik gerçekten. Artık yapmayın ikinci kez aynı şeylere gülmüyorum. İdeolojik takılanlarınız olsa da bir çoğunuzda stratejik derinlik sıfır sıfır sıfır