27 Mayıs 2015

Açmışım yine uçak videolarını ...

Açmışım yine uçak videolarını, gerilmişim 1A görünümlü cam kenarı biznıs kanepeme, o videodan o videoya zaplarken birden aklıma uçuş güvenliğini tehtid ve şirket kurallarını ihlal edecek fikirler cereyan etti. Açtım camı, yaktım sigaramı şöyle bi düşündüm... Bizim neden bi uçağımız yok lan :( Zira satın aldığımız değil, sattığımızdır bizim olan. Sivil ve askeri havacılıkta yegane gururum Türk pilotları... Belki ben de tofaştan yetişme bi şoför olmasaydım..... neyse. İçime su serpen tek avuntu kaynağım, diğer milletlerin de uçamıyor olması. Çünkü geçen uçağa bindim uçak havalandı, sonra dedim ki bu uçak ben olmasam da havalanacaktı, ama ben o olmasa havalanamayacaktım dedim. Havalanma irfan dedim zaten istesen de havalanamazsın. O arada economy class yolcularının arasında dolaşan bir sineği farkettim. Ulan dedim ne şanslı hayvan "hem bedava uçuyo hem de bedava uçuyo" bi de kafamızda dolaşıp "istesem kendim de uçabilirim" imajı çizerek tekrar başüstü dolabının kapağına konuşlanıyo. Şerepsiz sadece arka kısımda dolaşıyo hiçte öne gitmiyo biznısa. Tabi aldı fakirin gurebanın kokusunu. Pencereyi açsan yolunu bulamaz da cama yapışır ama uçuyo hayvan hem de ücretsiz ücretsiz. O zaman hayvanların marifetine imrenmiştim, şimdi ise el oğlunun demir kuşlarına gıpta ediyorum. Şu Airbus A 380 nasıl bişey lan yuh çift katlı uçak mı olur Bahçeşehir - Taksim otobüsü gibi. Ama olsun bizimde gururumuz % 100 olmasa da Türk yapımı Doğan Slx'imiz var olm. Derhal kapadım airbusu boeingi, açtım yanlayan tofaşları tüylerim diken diken. Fırsat verilmiyo ki çocuklara, bırak kanat takıp uçmayı rüzgarlık bile yasak. Yani yerli araçların arkasına "tek rakibim Thy" yazmasının sebebi nedir? Şoförlerimizdeki uçma isteği. Çünkü insanın zoruna gidiyo. Bakıyosun el kadar kuş hem yürüyo hem uçuyo. İnsanoğlu neden kafeste kuş besliyo sanıyosun? Yürü, zıpla ama uçma demek için. Millet olarak uçmak konusunda çok aşama kaydedebilecek mühendislerimizi cezalandırdıktan sonra uçma isteğimizi 'gaz'la uçan ama 'fren'le konamayan arabalar imal edip, isimlerini de en nadide kuşlardan alarak dünyaya teknoloji ve havacılık dersi verdiğimizi düşünüyorum ben. Gerçi artık onları da üretmiyoruz. Sahi biz ne üretiyoruz şimdi? Geçen öğrendim ıslak pamukta fasulye üretimini de durdurmuşuz. Olsun, bizde toprakta yetiştiririz naapalım ...

15 Mayıs 2015

Arkadaşlar üzgünüm ama kemençenin notası var ...

Arkadaşlar üzgünüm ama kemençenin notası var. Hem de bayaa bi var. Öyle böyle değil ana notalar ve ara notalar şöyle dursun en ufak komalar bile var. İlk bakışta pek bişey görünmüyo ama elinize alıp çalınca acı gerçekle yüzleşiyorsunuz. Hatta çalmasanız, gacır gucur ses çıkartsanız da var. Nota ile eğitim vermemden dolayı beni eleştiren kesimlere bu acı haberi vermemek için baya bi sebat ettim ama, kemençenin perdesiz olması malesef tüm notaların özgürce kullanılmasına yol açıyor. Yani oktav olarak olmasa da, ara notalar bakımından bir gitar ve bir piyanodan daha fazlası var. İsteyen yine inanmayabilir. Ama en azından ikna edici, tebessüm ettiren ve kırıcı olmayan bir yazı okuyorsunuz, devam ediniz. Öncelikle 2015 senesinde notanın bir enstrumandaki varlığını ıspat etmek münasebetiyle bir yazı kaleme almanın heyecanı içerisindeyim. Notaya, kısaca seslerin yazı dilindeki karşılığı diyelim. Konuşmak gibi düşünün, okuma yazma bilmeyen bir kişinin sarfettiği her harfin yazıya dökülebilmesi mefhumu. Böylelikle nota bilmeyen bir kemençecinin icrasının da portrede belli bir nota dizilimine karşılık geldiğini kesin bir dille ifade etmek isterim. Burda sinirlenmeye gerek yok. Bunu haşa ben çıkarmadım. Yani notayı ben icat etmiş olsam yıllardır düğünlerde kemençe mi çalardım ? Güngörende apartman katında mı otururdum ey gidi.... Neyse daha somut örnekler verecek olursak, kemençeyi neden akort ederiz? Veya neden rastgele basıp yay sürünce istediğimiz melodi çıkmaz? İşte bunlar hep nota. Bilseniz de bilmeseniz de bu gerçekle yüzleşmek zorundasınız. Yerçekimi kanunundan habersiz olanların da elmaları sapı kopunca düşer. Yine bana inanmıyorsanız telefonunuza bir tuner indirip, kemençede rastgele bir tele dokunun. Tuner size A-G arası harf ve sembollerle enstrumanınızda notalar olduğu bilgisini verecektir. Veya notasız çaldığını düşündüğünüz bir üstadın kaydını açıp telefonunuzdaki tuneri yaklaştırın. Kaçınılmaz son ve yine o hain notalar... Hatta tunere kemençenin notası yok diye bağırın... Ben bağırdım fa# didi. Yani sadece kemençenin değil. Her sesin notada bir karşılığı mevcut. Enstrumanımızı diğer enstrumanlardan üstün tutmak veya bağımsızlaştırmak için genel geçer kaideleri reddetmek yerine, layıkıyla icra edip yeni eserler ortaya koymak bence daha mantıklı. Bir diğer sorun olan kemençenin hangi ırka ait olduğu tartışmasına da şöyle kötü bir espriyle değineyim, Türk'lerdeki kemençe Türk'lerin, Rum'lardaki kemençe Rum'ların, benim evimdekiler benimdir. Herkes kimsenin kemençesine karışamaz...

14 Mayıs 2015

Büyüklük alametleri gösteren çocuk ...

Büyüklük alametleri gösteren çocuk iticidir ve sevimsizdir net. Büyümüş te küçülmüş çocuklardan hiç haz etmem. Çocuk nedir? Küçük, sevimli, şapşal, bazen yarım yamalak konuşan, kendini ifade ederken saçmalayan bu ve benzeri özellikleriyle masum ve ısırılası şeylerdir. Kravat kadar çocuğa siyah, çizgili takım elbise giydirip salıyosun düğün salonuna, yavrum naapsın pistte hunharca eğlenen akranlarına bakıp iç geçiriyo tabi kırmızı kart yemiş teknik direktör gibi. E dayanamıyo haliyle bi süre sonra atıyo kendini pistin ortasına, oluyo sana dışı Ayhan Işık içi Sezercik. Ne oynuyosun çocuğun ayarlarıyla acaba? Ulan anası bi kaç yaş gençleşmek için tonla para döküp estetiğe yatıyo, babası 45 inden sonra saç boyatıp gençleşme telaşında ama 10 yaşındaki sabiyi evlendirme programlarındaki içi geçmiş emekli damat adayları gibi giyindirip gururlanıyolar adam oldu diye. E çocuk ta haliyle sevimsiz oluyo tabi. Sen o yaşta yamalı pantolonunla oturup toprak yerken o yavrum ütülü pantolonuyla sandalyede oturamıyo. Bak geçen bi çocuk ezan okuyo, o kadar tatlı o kadar yaşına göre ki, sanki fiş dosyasından okuyo ezanı mübarek. Ha işte olması gereken bu. Varsın detone olsun oda onun güzelliği. Ailenin işgüzarlığı şöyle dursun, aslında büyük gibi görünmeyi seven çocuk sevimsizdir. Çünkü ben çocukları öpmek isterim, onlarla şakalaşmak ve yetişkinlere karşı kullanamayacağım saçmalama hakkımı kullanmak isterim. Çocuk bi konuşuyo, bi cümleler kuruyo sanırsın noter başkan vekili. Ben ne öpücem devlet dairesi gibi veledi. Kız çocuklarının ise kılık kıyafetinden ziyade yine çok bilmişlerinden pek haz etmediğimin önemle altını çizmek isterim. Önceki yazılarımda bahsettiğim aşırı saçmalayan sübyanlarla, bu yazımdaki ehtiyar sabiler arasındaki çocuklara sevgiler, öpücükler, ısırıklar. Selam olsun sorumsuzluk sahibi şapşik çocuklara...

13 Mayıs 2015

Sıcak yaz günlerinin arefesinde ...

Sıcak yaz günlerinin arefesinde, buzdolabının sağ alt köşesine meşrubat stoklamak istediğimiz bu mukaddes günlerde, hararet kesici asitli içecekler kategorisinde önemli bir anlam ifade eden siyah kolaların, birbirleriyle anlaşmışçasına kaliteyi düşürmüş olmaları vesilesiyle, birkaç sezondur hararetlerimi buruk bir sevinçle gidermekteyim. Sektördeki rekabetten danışıklı dövüşe geçtiğini düşündüğüm büyük büyük kola firmaları, "nasıl olsa formülünü kimse bilmiyor, kimse ne eksilttiğimizi anlayamaz" diyerek artık o eski lezzetleri üretmiyor diye düşünüyorum. Ah ah zamanında kola ilk yudumda adamın gırtlağını yakar burnundan gelirdi. Şimdi bi dikleyişte tenekenin tamamını içiyosun ey gidi. Ne lezzetliydi be ... Ulan yoksa içine artık o kara böceklerden falan katmıyolar mı? Veya pas ve oksit sökücü şeyi. Her neyse onu işte. Bilmiyoruz olm içinde ne olduğunu bilmiyoruz. Ama artık ne olmadığını bilmek isterdim. O olmadan hararet falan gitmiyor azizim. İnsan sağlığına verdiği zararı ilk yudumda belli ediyor, kendimi büyük bir çılgınlık yapmış gibi hissettiriyordu bana. Şimdi koca adam oldum ve en büyük maceram terli terli su içip olacakları beklemek. Hayır onu da anlamış değilim yani terli terli neden su içmiyoruz? Kim o hasta olan organ? Biri ona söylesin suyu isteyen sizsiniz durduk yere insan su içmez. İlginç te bişey, susamanın menbaı zaten terlemek, terleme geçince susama da geçer ben unuturum içmeyi. Yani organ olarak bana hatırlatmanız lazım. Ben nerden bileyim ne zaman lazım oluyo su. İstediğinizde elimizden geldiğince içiyoz işte. Siz de bana güvenip bulduğunuz delikten temiz suyu farklı şekillerde atın tabi. Sonra, abi susadık abi, mümkünse soğuk iç, hastalan geber abi . Ben güneşin altında susuzluktan geberiyorum, vücudumdan ter akıyo, sıcaktan ağzım kuruyo üstümden sular akıyo. Zaten susuzum olan da dışarı gidiyo. Güneş ırmakları kurutuyo bizim organlar su fışkırtıyo. Nabıyonuz içerde halı mı yıkıyonuz fıskiye mi besliyonuz arkadaş? Bak yine susadım durduk yere. Ee ne oldu da susadım? Nerden eksilttiniz yine? Veya şimdi içeceğim suyu napacaksınız gecenin bu saatinde? Bundan sonra öyle her zaman su içmek yok. Önümüz Ramazan ayağınızı denk alın...