8 Aralık 2014
Her koşulda olduğu gibi ...
Her koşulda olduğu gibi, hastalık şartlarında da fırsatları lehime çevirmekte üstüme yoktur. Hapşırırken ağzımdaki zararlı mikroorganizmaları odanın bi ucuna göndermek için çıkardığım ses (haaapşuoeouuu), köşede asılı gitarımın tellerinden sekip sustain olarak bana geri dönebiliyor. Biri gitarın başında bekleyip o an akor bassa, ufaktan bi rif yürüyebilir. Zaten hastalık benim bünyede öyle uzun bi süre barınamıyo ki, "vöhhöaaaaa" diye mikrobu balgamı bi öksürüyorum, yemin ederim havaya öksürsem uçak düşürür. Hastayken o kadar eğleniyorum ki, halsizlikten başım döndüğünde, ben de aynı yöne dönüp tur bindiriyorum. Ateşim çıktığında kombiyi kapatıp tasarrufun keyfini çıkarırken, içim o kadar daha ısınıyor. Yani ateşten havale geçirsem, alnımda gözleme pişiririm o kadar. Hele enfeksiyon üst solunum yoluna sıçrayıp, burnumu doldururken çok eğleniyorum lan. Bi türlü dolmuyo çünkü, zavallı mikrop tam dolduracakken bi sümkürüyorum, enfeksiyonun iki saatlik emeği boşa gidiyo. Hele midemi bulandırıp bi lokma yemek yedirmeyen semptomlarda, oruca niyet edip, onu da mazeretlerim dolayısıyla uyuyarak geçirip, krizi aklımca fırsata çeviriyorum ama bakalım, umarım kabul oluyordur. Hiç olmassa yaptığım gıda tasarrufuyla sağlıklı günlere de önemli bi bütçe ayırıyorum. Bide hastalık ölümden sonraki en büyük mazeret. Yaptırmak istediğin ve yapmak istemediğin herşeye karşı elinde koca sebep var. Dişlerini fırçala ve gülümse. Hasta olmak sağlıklı insanların kaderidir.