26 Ekim 2021

Köye ilk geldiğimde ...

Köye ilk geldiğimde çocuklar “bizim bi köpeğimiz var ama yabancıdan kaçıyor” dediydi. Bende durur muyum yapıştırmış cevabı. “Ben yabancı mıyım? hayvan dostuyum, onlarla iletişimim çok iyi” dedim. Arabadan indiğim gibi sen köpek gel benim üstüme atla, ama nasıl sev nasıl nazlan yiycez birbirimizi. Malum yoldan geldim tedbir olsun diye evdekilere yanaşmıyorum, ev halkıyla kucaklaşır gibi köpeğin kafasından sarıldım yanaklarını mıncırdım tüylerini kuyruğunu patilerini yedim yedim üstüm başım berbat oldu. Az sonra kardeşim bağırdı “o bizim köpek değil komşunun yalaka köpeği tıptıp. Bi parça kemiğe bile tenezzül eder kediler bile illelah etti herşeyle oynuyor, bizimki sen arabadan inmeden topukladı” dedi. Benim sıfat bi düştü, köpek suratımı yalıyor ben nasıl şimdi buna bi yanlışlık oldu ben aslında başkasından hoşlanıyorum yaşananları unutalım diyim. Peşimi bırakması için kemik teklif ettim kemiğide yedi peşimide bırakmadı. Kemiğin bir rüşvet olduğunu, niyetimin onu beslemek, nüfusunu hanemize kaydırmak olmadığını sarih bir dille izah ettim ama o daha açık bir dille salyalarını her tarafıma sıçrattı. Bu dedim artık komşunun yalaka köpeği tıptıp değil, böyle hayat dolu mutlu bir köpek kişilere mal edilemez. Kısırlaştırıp iyileştirdik. Kamerayı yalamazsa bi selfi çekilip koyucam buraya. Tanıyın, pahalı kıyafetlerinizle yanaşmayın. Bizim köpeğide tarif ediym onu da tanıyın. Kapıya çıktığımda bişeyin kaçtığı sesini duyuyorum şimdilik tarif edebileceğim eşgali bu, iki ay oldu hala kaçıyor. Bu haliyle nasıl bizim köpeğimiz olduğunu hala anlayamadım. 

17 Eylül 2021

Şimdi gurbete uçakla ...

Şimdi gurbete uçakla çıktığım için otobüsle geri dönmüş olmam biraz sönük kaldı tabi. Hem ev eşyası vardı hem de anılardan bir anda uzaklaşmak istemiyor insan. Hele otobüs İstanbul’u çıkarken geri dönüp ardıma baktığında boynum bi tutuldu anlatamam. Allah Wrayt kardeşlere gani gani rahmet eylesin ya. Böyle eziyet mi olur lan, 19 saattir yoldayım. Evrim sürecindeki temsilcilerimizin de Allah bin türlü belasını versin. Ulan zaten su canlılarıymışız, sudan çıktın uçsana niye yürüyosun. Martıdan utan kara sinekten utan. Adamlar e-devletten mutasyon çıktığını görünce yürüme, koşma, yüzme, uçma hepsini almış. O fırsat döneminde yaşayamadık, İstanbulun yarısı teklif edildiğinde yaşayamadık iki senedir de kod girerek yaşıyoruz. Otobüse falan binmeye hak kazanıyosun. Oda tam uykuya dalarken ihtiyaç molası veriyor. Dinlenme tesisleri dediğin istemsizce tuvalete gittiğin bi yer. Çünkü bu anın ancak içine edilir. Geri çıkarsın otobüse Bismillah tam uyuyacakken ooooopssss. Yeni bir münasebetsizlik sıkı durun. İnstagram videolarını kulaklık takmadan birkaç saniye izleyip diğer videoya geçtikleri sonsuz bir döngü. Bi şarkı geliyo, sonra hayvan sesi, sonra küfürlü bişeyler, sonra araba sesi ve sonsuz saygısız yeni bir trend. Neden ya neden yeni iyi bişey çıkmıyor. Otobüste uyumak zaten dünyanın en konforsuz şeyi. Bi süre uykuya dalmaya çalışıp dalamayınca koridoru kesiyosun. Herkes uyuyo zaten uzansam mı şuraya diyosun. Yemin ediyorum o an yatağımı öyle özlüyorum ki, dönünce yatağa nikah falan kıyıyım diyorum. Hayır saçma değil. Hiçbirşey 19 saat otobüs yolculuğundan saçma olamaz. Neyse sizinde vaktinizi aldım, biraz uzun oldu ama yol hikayesi gibi düşünün. Of otogarına varmamıza da pek bişey kalmadı, “seni yeniceam Of” diye bağırmam gerekmiyo sanırım. Zaten bagajda kemençeler kırılmadıysa İstanbul’dan da mağlup ayrılmış sayılmam. Dostluk kazandı. 

3 Eylül 2021

Bana telefondan ulaşmak ...

Bana telefondan ulaşmak isteyen arkadaşlarım, lütfen 2-3 kez çaldırıp bırakın, ankesörlü telefon değil bu. Neden biyerlerden çalan telefona koşup yetişmeye çalıştığımı hayal ediyorsunuz. Cep telefonu lan bu, ya cebimde ya masamdadır, sence telefonun başında sana cilve yapıyor olabilir miyim? Açmıyorum işte kabullen bunu! Çaldır iki kere baktın olmadı bi mesaj at, lüzumlu bulursam ben dönüş yaparım. Ambulans mıyım, itfaiye miyim, bi adam bu kadar ısrarla aranır mı olm. Kapı zili mi bu dışarıda mı kaldın çaldırma artık, yeter! Operatör bile utanıyor bi süre sonra cevap yok diye hattı düşürüyor, bu bi daha baştan arıyor. Cuma günü ettehiyyatüyü 4 kere baştan aldım ya. Haftada bir melodi değişiyorum kuş sesi, çın ses, çan sesi, fok sesi hepsinden bezdim en son bu şarkıyı da huzur versin diye zil sesi yapmıştım, al yine çalıyo gitarına kemanına sıçtığımın şarkısı. Ne var ulan ne var!?. Haaah çaldır çaldır solist te girsin şarkıya. Bütün özel anlarımı böyle böyle mahvedin. Seni de şarkı diye ilan edenin taa ağzına tüküreyim …

27 Ağustos 2021

İlk kasetim çıktığında ...

İlk kasetim çıktığında (Oy Diyana Diyana / Belalım) birkaç dinleyicim kara kalem fotoğraflarımı çizip tarafıma göndermişti. Zarfları açtığımda istihbarat teşkilatına ait postaların bana gönderilmiş olduğu endişesine kapıldım. Resimlere bakınca kendinizi Yunan adalarına doğru ilerleyen bir feribotun bodrumunda buluyorsunuz. Çizimler bana benzemediği gibi birbirine de benzemiyorlar. Yüz hatları ve bakışlar uluslar arası bir insan kaçakçılığına işaret ediyor. Arkadaşlar ben böyle rezalet görmedim, sanki emniyete ihbar edip robot resmimi çizdirmişler. Hani abartmıyım diyorum ama nüfus cüzdanımdaki fotoğraf bile bana daha fazla benziyor. O kadar alakasız. Birde abi neden kara kalem. Hayır zor da bi yüz hattım var neden ben? Japon’lara beni göstermişler yıkılıp baştan yapılması lazım demiş falan. He ! Uzun bi burun yap, sağdan soldan saç çiz oldu sana İrfan. Bak saçları kestim, yıl sonunada bi estetik düşünüyoruz. Artık bana isnat edilen tablolarla zerre alakam kalmıyor.

23 Mayıs 2021

Arkadaşlar bakın şu ....

Arkadaşlar bakın şu borç para konusunu çok iyi yere almamız gerekiyor. İhtiyaç zamanı paraları alıyorsunuz, vadesi gelince ufak, küçücük bi zuhurda bulunmuyorsunuz. Yani illa senet mi tanzim edelim, bono mu yapalım? Borç yiğidin kamçısıdır dediniz bütün savaş takımlarını benden tedarik ettiniz. İstemeye de çekiniyorum anasını satıym, bi cesaret ne zaman arasam bi yerde cenazede. Öyle de bi ses tonuyla açıyo ki sanki cinayette parmağım var. Zaten parayı istediğinde anlamalıydım. Rahmetli babaanneme reankarnasyon çıktı acil para lazım diye borç mu istenir lan... İsterken ezilip büzülen adamın derdi kederi bitti, arıyorum sanki 0(850) den arıyolar gibi bi mağrur açıyo telefonu. Ulan ben bu parayı kazanırken böyle zorlanmadım be, ödesenize borcunuzu develer. Parayı verdiğim zamanki dolar kuru ile bugünkü kur aklıma geldikçe afakanlar basıyor. Ya bide bu parayı geri istemek için bi bahanem bi sebebim olması gerekmiyor ki, o borç isterken lazım. Bunları karıştırmayalım. Zaten bu borç verme işinin iyilik statüsünden çıkarılması lazım. Olmadı strateji değiştirip onlardan borç istiycem. Evet çok mantıklı. Bin lira borcu olandan bin beşyüz istiycem. Çünkü bin istesem “acaba parasını mı istiyor” diye düşünür. Ne münasebet amk paramı niye istiym, ne alakası var. İnsan parasını geri ister mi, ne kadar saçma şeyler bunlar. Benim param senin paran, senin paran diye bi bişey yok zaten. Dur bu yazıyı onlardan gizliyim, epey makara yaptık daha da geri ödemez ipneler. 

17 Mart 2021

Arkadaşlar ben tarlamda ...

Arkadaşlar ben tarlamda heyecan isteyen bi insanım. Öyle kabağı mısırı ekeyim hasatı bekleyeyim değil. Her sene top sahası kadar yer kazıyoruz, bekliyorum ki bi antika, bi testi bişey çıksın ama nerdeee... Müslümanlar sadece ölüleri gömmüşler. Elalemin toprağında milyarlarca yıllık fosiller birer hazineye dönüşüyor, bizim tarlaya bok koymasan mısır bile yetişmiyor. Yani şu bilimsel veriler ışığında kanaatim; dünyanın yaşı 4-5 milyar falan değil. Tarladan çıkan en eski kalıntıları incelediğimizde en fazla 20-30 yıl geriye gidebiliyoruz. İpek yolu geçmiş, imparatorluklar kurulmuş bu kadim medeniyetin altını üstüne getir, yine bizim çaylığa bıraktığımız plastik su kapları çıkıyor. En büyük heyecanı patlak toplarımı bularak yaşıyorum. Coğrafi koşullar, kast sistemi, yoksulluk ve İpekyolu tacirlerinin cimriliği yüzünden şuan bu yörenin yer altı zenginliği leğen. Bugün sinir bozucu olabilir ama yüzyıllar sonra benim soyumdan gelecek olanlar asırlık pet şişe ve laylon parçaları sayesinde zengin olacaklar. Eğer bu ileri görüşlülük ceddimde olsaydı sikkeydi altındı demez biraz çevreyi kirletirlerdi. Genç kardeşlerim defineciliğe hiç heves etmesinler, buralarda toprağı kazıp ters çevirince tekrar deneyiniz yazıyor...

10 Mart 2021

Sigarayı bırakalı ...

Sigarayı bırakalı aşşa yukarı bi sene felan oldu, torunlarımı artık rahat rahat öpebiliyorum ama ne biliym o istediğim marjinal faydayı halâ yakalayamadım. Geçen Nisan’dan beri tek dal sigara içmemişim, yaptığım tasarruf 1500 lira ve nerede olduğunu bilmiyoruz. İmkanı olan sigortalı iş bulsun arkadaşlar, sigara bırakma işinde para yok. Değil geçen sene, doğarken bıraksaydım 99 Kartal alamıyordum, o kadar kârsız bi yatırım. Hep Winston içtim ama bırakırken Malbora bıraktım neden böyle oldu ki. Puff keşke ayçiçek yağını bıraksaydım. Ara sıra “bak bugün çok stresliydim en az 5-6 dal fazla içerdim” diyerek beti arttırıyorum. Şu kadar marjinalliğim kalmadı, haftada bi iki şişe kola içip ortamlarda “bende az değilim ha” tiradı çekiyorum. Neyse ki şekere geri başladım, olm çay ne tatsız ne tuzsuz bişeymiş ya. Biz bide bunu toplayıp satıyoruz üstüne bize para veriyolar. 4 ay şekersiz çay içtim sanki sıradan çinko karbon pilin artı ucunu yalıyorum öyle bi tadı var. Şunu methedip durmayın rica ederim. Çay haklarını korumak pancar düşmanlığı yapmak değildir...

2 Mart 2021

Trabzon’da demir ...

Trabzon’da demir yolu olmadığından mütevellit bize Haydarpaşa’nın merdivenlerinde İstanbul’a karşı galibiyet yemini içmek nasip olmuyor. Mesela ben 14 yıl önce Sabiha Gökçen Havaalanı’na inen bir Trabzon uçağının merdivenlerinde kollarımı iki yana açıp gözerim kapalı göğsüm ilerde “Seni yeniceam İstanbul” demeye kalmadan arkadan “beyefendi orası Gebze, lütfen yolu tıkamayın” diyerek ittirmeye başladılar. Ulan ipini koparan da gelmiş anasını satıyım. Şurda bi yemin ettirmediler, napıym otobüsle Haydarpaşa’ya geçip orda mı baırayım? Ya zaten Kadıköy’de senelerdir herhangi bişeyi kazanamıyoruz ne anlayışsız adamlarsınız bırakın şurda haykırayım ya! Haykırttırttırmadılar... Niyetsiz yeminsiz yerleştik kaldık. İstanbul’u defalarca gözlerim kapalı dinlemek istedim ama galiba İstanbul Güngören’den pek çekmiyo ya. Zaten gözleri kapatıp kendini bırakamıyosun ki birader, yanlışlıkla reklama tıklamışsın gibi her taraftan insan kedi araba bişeyler çıkıyo. İlk zamanlar ikide bir de cüzdanı falan yokluyorum, af buyrun ama İstanbul’u yenmek isteyen biri gelip ilk golü bana atabilir. Bi elim cüzdanımda bi elim telefonumda çelik kasa gibi dolaşırken golü sol yanımızdan yedik dostlarım. İstanbul bizi kalbimizden vurdu. Ulan ne güzel güldürüklü başlamıştım içine sıçtım muhabbetin...

2 Şubat 2021

Bir dönem öğrenci ...

Bir dönem öğrenci evindeyken haftalarca biriken bulaşıklarda 6. haftanın sonunda doğanın muhteşem uyanışına şahit olmuştuk. Bembeyaz bitki örtüsünden zafer işaretiyle kopup gelen muğlama çiçekleri, bi florasan bi pencere derken saçma sapan eğrilerle adeta endemik bir türün temellerini atıyordu. Market tereyağından olacak ki bitki örtüsü sürekli renk değiştiriyor, buna mukabil habitatta bazı olumsuz bitki ölümleri gözlenebiliyordu. Bir buçuk aydır uğramadığımız mutfağa gizli gizli giriyor, beton şehrin keşmekeşinden bir an olsun sıyrılıp hasret kaldığımız bahar sevinciyle kucaklaşıyorduk. Mevsimi tutturamamış olacağız ki bu bahar biraz gri bir bahar olmuştu. Başka ne gibi bir sorun olabilirdi ki? Biz yedik onları hem, 6 hafta oldu, bizde bi grileşme var mı? Yok. Bu arada evin her köşesi böylesine vefalı değil kardeşlerim. Halının üstü 4.5 cm oldu tık yok. Biz bu kadar pisliği oturma odamızda kuma tekme atmalı kuzu kuzu dansı yapmak için mi biriktirdik ? Masanın üzerinde içine sigara söndürülmüş cips tabağında da en ufak bir hareket gözlemleyemeyince coğrafya kaderdir dedim kendi kendime. Belki yanlış odadayızdır dedim. O günden sonra birikimlerime yalnız mutfakta devam ettim. Ancak arkadaşlarımızdan biri biz dışardayken hasat zamanı gelmeden bulaşıkları pencereden o dönem imar bekleyen bir araziye fırlattı. Eve gelince mutfaktan gelmeyen kötü kokuyu farkettiğimde çiçek abbas gibi boş tezgaha dalıp köşe bucak bulaşıklarımı aradım, yıkanıp kaldırılmış olmaları bile kabul edilemezdi. Bana pencereden üç kat aşağıdaki arsada parçalanmış tabak çanağımızı gösterdiler. Bahçemiz orada daha özgür büyüyecek, gölgesinde kavruk yüzlü çocuklar serinlenip bedenler dinlenecek diyerek kandırdılar. Aylarca mutfağımın penceresinde hiç olmazsa bir diken yeşersin, yarım metre köşelere tırmansın diye bekledim. Karlar düştüğünde askere yazıldım. Döndüğümde mutfağımın penceresine koştum. Bir de ne göreyim, bütün ihtişamıyla yükselip güneşe galip gelen bir bakanı bir daha baktıran 8 katlı Şengüller apartımanı...